Hangi eksiklikten dolayı fazla yiyoruz
İnsanların aşırı yemek yeme eğiliminin arkasında, şaşırtıcı bir şekilde çekirgelerden esinlenen bir gerçek yatıyor. 1980’lerde Oxford Üniversitesi’nde çekirgelerin beslenme alışkanlıklarını araştıran bir çalışma, dikkat çekici bir bulguya ulaşmıştı: Çekirgeler, diyetlerindeki protein oranına bağlı olarak yedikleri miktarı ayarlıyor. Günlük protein alımları düşük olduğunda, vücutları ihtiyaç duydukları proteini elde etmek için daha fazla yemek tüketiyor; bu da iç organlarda yağ birikimine neden olabiliyor. Bu gözlem, entomologlar Stephen Simpson ve David Raubenheimer’i insan beslenmesi üzerine yeni sorular sormaya teşvik etti: Peki, insanlar da protein açlığı nedeniyle mi aşırı yiyor?
Yapılan araştırmalar, insanların protein ihtiyacını karşılamak için beslenme davranışlarını ayarladığını ortaya koyuyor. Vücudumuz, protein eksikliği hissettiğinde kalori tüketimini artırıyor. Ancak, günümüzün modern gıda ortamında özellikle ultra işlenmiş gıdalar, genellikle düşük protein ve lif içerirken yüksek karbonhidrat ve yağ oranına sahip oluyor. Örneğin, cips ya da tatlı atıştırmalıklar, tuzlu tatlarıyla protein açlığını kısmen taklit etse de, gerçek protein içeriği oldukça düşük. Bu “protein tuzağı”, insanları gereğinden fazla yemeye ve böylece obezite riskini artırmaya itiyor.
MODERN GIDA ORTAMI VE TUZAKLARI
Günümüzde, Amerika, Avustralya ve İngiltere gibi ülkelerde günlük kalori alımının yarıdan fazlası ultra işlenmiş gıdalardan sağlanıyor. Bu ürünler, düşük protein değerlerine sahip olacak şekilde formüle edilirken tatlandırıcı ve lezzet artırıcılarla cazip hale getiriliyor. Simpson ve Raubenheimer’in Sydney’de gerçekleştirdiği deney, düşük proteinli diyetlerde bireylerin daha fazla atıştırmalığa yöneldiğini ve özellikle tuzlu lezzetleri tercih ettiğini gösterdi. Bu davranış, vücudun protein ihtiyacının bir yansıması. Ancak, bu gıdalar protein yerine yüksek kaloriler sağladığından, kilo alımını hızlandırıyor.

VÜCUDUN KIRILGAN DENGESİ
Protein açlığı, yalnızca obeziteye yol açmakla kalmıyor, aynı zamanda metabolik sorunları da beraberinde getiriyor. Kilo artışı, insülin direncini artırarak protein metabolizmasını bozuyor ve kas ile kemik gibi dokularda protein kaybına sebep oluyor. Bu durum, protein ihtiyacının daha da artmasına ve kısır bir döngünün başlamasına neden oluyor. Özellikle menopoz dönemindeki kadınlarda hormon değişiklikleri, protein yıkımını hızlandırarak kilo alımını kolaylaştırıyor. Ayrıca, yaşlanma, sigara kullanımı ve aşırı alkol tüketimi gibi faktörler de bu döngüyü güçlendiriyor.

SAĞLIKLI BESLENME İÇİN ÇÖZÜM: LİF VE BÜTÜN GIDALAR
Peki, bu döngüden nasıl kurtulunabilir? Simpson, geleneksel diyetlere dikkat çekiyor. Örneğin, Okinawa diyeti gibi yaşam tarzlarında düşük protein ancak yüksek lif ve kompleks karbonhidrat içeren beslenme düzenleri, hem uzun ömür hem de obezite riskinin azaltılmasına katkıda bulunuyor. Lif, tokluk hissi vererek aşırı kalori alımını engelliyor. Ultra işlenmiş gıdalara protein eklemek ilk bakışta çözüm gibi görünse de, bu ürünlerin yüksek lezzet profili ve düşük lif içeriği sorunu tam anlamıyla ortadan kaldırmıyor. Bunun yerine, sebzeler, meyveler, baklagiller, tam tahıllar ve kaliteli protein kaynaklarına yönelmek daha sağlıklı bir yaklaşım sunuyor.
Protein, hücre yenilenmesi ve üreme gibi pek çok sürecin vazgeçilmez bir unsurudur. Ancak, aşırı protein tüketiminin de olumsuz etkileri olabilir. Simpson ve Raubenheimer’in araştırmaları, yüksek proteinli diyetlerin yaşlanma sürecini hızlandırabileceğini öne sürüyor. Örneğin, meyve sinekleri ve fareler üzerinde yapılan deneyler, düşük protein ve yüksek kompleks karbonhidrat içeren diyetlerin yaşam süresini uzatırken, yüksek proteinli diyetlerin üreme performansını artırdığını göstermiştir. İdeal beslenme, protein, karbonhidrat ve yağ arasında doğal bir denge kurmaktan geçer. Akdeniz diyeti veya Okinawa diyeti gibi beslenme modelleri bu dengeyi sağlayarak sağlıklı bir yaşamın kapılarını açar.
KENDİ BESLENME ORTAMINIZI YARATIN
Simpson, kişisel beslenme tercihlerinde ultra işlenmiş gıdalardan uzak durduğunu ve bütün gıdaları tercih ettiğini belirtiyor. Evinde taze sebzeler, meyveler, baklagiller, tam tahıllar, kaliteli et ve balık gibi besinlere yer veriyor. Modern gıda endüstrisinin “lezzet tuzağı”na kapılmamak adına evde sağlıklı bir beslenme ortamı oluşturmanın önemine vurgu yapıyor. Bu, iştahın doğal dengesini koruyarak hem sağlıklı kalmayı hem de aşırı yemeyi engellemenin anahtarıdır.
Odatv.com
