Blog

Yeni Dünya’dan saray sofralarına takvimle mühürlenen et: Hindi

Sofrayı Birleştiren Hindi

TAKVİM KAPANIR, HİNDİ AÇILIR
Değerli okurlar,

Bunca yüzyıllardır gözlemliyoruz ki, hindi aslında yalnızca bir kuş değil; bir takvimin usulca yöneten memuru gibidir. Yılın sonuna doğru ortaya çıkar, sofraları donatır, düzeni tazeler, toplumsal hiyerarşiyi yeniden canlandırır ve evde kimsenin açıkça dile getiremeyeceği gerçekleri, etin diliyle fısıldar. Zira hindi, “Herkes payını eşit alır” demek yerine, “Kimin ne payı kalmıştır, öyle yazılmıştır” mesajını verir. Adeta, henüz bıçak bile el değmemeden herkesin payının kader defterine yazıldığını müjdeleyen bir varlıktır. Garip bir tesadüf değil ki, Yeni Dünya’dan keşfin heyecanıyla gelen bu mahlûk, kısa sürede saraylarda itibar, konaklarda cömertlik, burjuva evlerinde görgü ve modern evlerde bir beğeni objesi haline gelmiştir. Eskiden imparatorlukların denizaşırı gücünün sembolü olan hindi, bugün mutfak tepsilerinin çevresinde yaşanan küçük çaplı bir iktidar mücadelesine dönüşmüştür. Fırının kapağı açıldığında yükselen buharın arasında, içerideki görüntü insanın kendi yaşamını da sorgulamasına neden olur; çünkü hindi kızarırken, yalnızce derisi değil, aynı zamanda bir senenin muhasebesi de kızgınlıkla yanar.

Özetle, zaman kapanırken hindi açılır; hindi açılırken aile içi diplomasiler başlar; diplomasi sürerken “Kim beyaz et ister, kim de but” soruları eşliğinde eski defterler yeniden gün yüzüne çıkar. En sonunda herkes kendi payını alır. Biri göğüs etiyle huzur bulur, diğeri butuyla kaderini kabullenir, bazıları ise sadece salata seçerek ahlaki bir üstünlük ilan eder. Ancak unutulmamalıdır ki, en ağır pay her daim hindinedir. Bir senenin tüm sembolik yükünü sırtında taşıyan hindi, masaya gelir, alkış toplar ve sonra sessizce dağılıp gider. Bu da demek oluyor ki, hindinin asıl amacı karnı doyurmak değil, insanı kendi düzenine inandırmaktır. Takvim bir sayfa daha çevirirken, sofrada hiçbir şey değişmez; düzen yerinde durur, temsil sürer ve bıçak görevini eksiksiz yerine getirir. Yeni yıl gelir, ancak eski usul kalır. Hindi gider fakat gölgesi, o törensel, mübarek ve biraz da trajikomik silueti, mutfakta bir süre daha misafirliğini sürdürür.

Mal sahibi mülk sahibi,

Hani bunun ilk sahibi?

Mal da yalan mülk de yalan,

Var biraz da sen oyalan!

Vesselam

Saray ve Kültür Tarihçisi A. Çağrı Başkurt

Odatv.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir