Çoğunluğu kadın çay ressamları – Son Dakika GastrOda Haberleri
Mary Cassatt – Lady at the Tea Table Metropolitan Sanat Müzesi’nde sergilenen bu eser, Cassatt’ın annesinin kuzeni Mary Dickinson Riddle’ın, çay servisi yapılmış bir masada otururken betimlendiği bir kompozisyona sahiptir. Resim, başlangıçta Riddle ailesine hediye olarak yapılmış, fakat Riddle’ın kızı, annesindeki burunun abartıldığını düşünmesi nedeniyle eseri beğenmemiştir; böylece Cassatt 1923’te eseri Metropolitan Sanat Müzesi’ne bağışlamaya karar vermiştir. Masadaki çay seti, Qing hanedanı dönemine ait Çin kökenli, Kanton (günümüz Guangzhou) imzalı, altın yaldızlı mavi-beyaz porselendir. 19. yüzyılda, Kanton Batı’ya ihracatıyla adını duyurmuş önemli bir liman kenti olarak öne çıkmıştır. Bu tablo, Cassatt’ın İzlenimci üslubunun izlerini taşırken; Riddle’ın keskin yüz hatları ve taktığı mücevherler, porselenin zengin altın yaldızıyla uyum içerisinde sergilenmektedir. Arka plandaki soluk mavi tonlar, Riddle’ın gözlerindeki parlaklık ve porselenin derin mavisi arasında güzel bir kontrast oluşturmaktadır. Tabloyun yalın tasarımı, Cassatt’ın etkilendiği oryantalist sanat anlayışıyla benzeşen yönleriyle dikkat çeker.
Çayın Birleşik Krallık’ta benimsenmesi, özellikle 18. ve 19. yüzyıllarda, farklı sosyal sınıflar arasında bir köprü işlevi görerek, günlük yaşam sahnelerinin sanatsal temsilinde popüler bir tema haline gelmesine zemin hazırlamıştır. Çay içme ritüeli, hem aristokrat kesimlerde zarif bir sosyal etkinlik olarak hem de orta ve işçi sınıflarında günlük yaşamın bir parçası olarak kendine yer bulmuştur. Bu durum, ressamları çay temalı kompozisyonlar üretmeye teşvik etmiş ve çay içme sahneleri, dönemin toplumsal dinamiklerini yansıtan sık kullanılan bir motif haline gelmiştir.
Catherine of Braganza’nın çayı tanıtmasıyla, erken dönem resimlerinde çay içme sahneleri daha çok aristokrat ve elit çevrelerde yer almış, genellikle portre ya da grup resimlerinin bir unsuru olarak gösterilmiştir. O dönemde çay masaları ve zarif çay setleri, sosyal statünün bir simgesi olarak resimlerde öne çıkarılmıştır. Örneğin, 18. yüzyıl İngiliz ressamları, çay içen soyluların portrelerinde çay fincanları ve gümüşten yapılmış çay setlerini vurgulayarak zenginliği ve inceliği ön plana çıkarmışlardır. Bu eserler, çay kültürünün lüks ve statü ile özdeşleştirildiği bir dönemi yansıtmaktadır.
19. yüzyılda çayın toplumun geniş kesimlerine yayılmasıyla birlikte, çay bahçeleri ve çay dansları gibi halka açık etkinlikler de popülerlik kazanmıştır. Bu mekanlar, farklı sosyal sınıflardan insanları bir araya getiren sosyal alanlar olarak ressamların ilgisini çekmiş ve açık havada çay içme sahneleri romantik, pastoral görüntülerle betimlenmiştir. Mesela, William Powell Frith gibi ressamlar, günlük yaşamın içindeki çay içme anlarını resmederek Britanya toplumunun sosyal dokusunu başarılı bir şekilde yakalamışlardır. Çay dansları ise, özellikle Viktorya döneminde, şık kıyafetler içinde yer alan kadın ve erkeklerin çay eşliğinde sosyalleştiği sahneler şeklinde tasvir edilmiştir. 19. yüzyılın sonlarına doğru, Britanya ve Avrupa sanatına İzlenimcilik akımının etkisiyle, çay temalı resimler daha canlı, atmosferik ve renk ile ışığın oyunu üzerine kurulu bir üslupla işlenmeye başlanmıştır. Bu dönemde, çay içen kadın figürleri, özellikle Amerikan İzlenimci ressamlar arasında öne çıkan bir tema haline gelmiştir.