Ihlamur hangi mevsimde tüketilir I Ihlamur ile neler yapılır
Yazın sessiz bir habercisi vardır. Haziran ve temmuz ayları arasında, rüzgarın ve dalların arasından yayılan tatlı, çiçeksi koku: Ihlamur. Serin, gölgelerle çevrili sokaklarda yukarı kaldırdığınız bakışlar, sarımsı beyaz çiçekleriyle parıldayan ıhlamur ağaçlarının yazın farklı bir havasını müjdeler. Bu, sadece çiçeklerin toplanmadığı; aynı zamanda kadim bir kültür, tarihe, şifaya ve estetiğe dokunma vaktidir.
Çoğu insan bugün ıhlamuru genellikle kışın grip bastırdığında anımsar. Halbuki ıhlamur, yazın tam ortasında en canlı halini yaşar. Kurutulup muhafaza edilebilir, elbette; ama neden taze ıhlamurun ferahlığını şimdi deneyimlemeyelim? Yazın serinliğini içine çeken taze ıhlamur çiçekleri; limon, bal ve birkaç buz parçasıyla hazırlanan soğuk infüzyonlar, hafif aromalı tatlılar, muhallebiler, soğuk sorbeler veya bal eklenmiş sütlü pudinglerle bir anda mevsimin yıldızı olabilir.
Ihlamur, sadece sıradan bir bitki değildir; aynı zamanda hafızayı taşıyan bir semboldür. Antik Roma’dan Osmanlı dönemine, Berlin sokaklarından Paris bulvarlarına kadar uzanan medeniyet izleriyle dolu olan bu ağaç, estetik ve duygusal anlamda önemli bir simgedir. Bu yazının ilerleyen bölümlerinde, ıhlamurun tarihçesine, kültürel mirasına, ekonomik önemine, edebiyat ve sanattaki yerlerine, dünya mutfaklarında kullanımına ve elbette şifa kaynağı olarak rolüne adım adım bakacağız.
BİR TARİH VE KÜLTÜR BİTKİSİ: IHLAMURUN İZİNDE
Ihlamur ağacının (Tilia) öyküsü, Avrupa ve Asya’nın eski ormanlarına kadar uzanır. Slav mitolojisinde kutsal bir varlık olarak kabul edilen bu ağaç, barışın, kadının gücünün ve hafızanın simgesidir. Letonya’da evlilikleri koruyan, Almanya’da köy meydanlarında adaletin simgesi haline gelen bu ağaç, Avrupa kırsal kültürünün kalbindedir.
Yunan mitolojisinde ıhlamur ağacı “Philyra” olarak bilinir; oğlunu yitiren tanrıça, tanrılara yalvarırken bu acının yükünden kurtulmak için bir ıhlamura dönüşmüştür. Böylece ıhlamur, anneliğin, yasla birlikte gelen bilgelik ve sükunetin temsilcisi olur. Orta Çağ boyunca “lipa” adını taşıyan ağaç, Slav dillerinde bugün hala bu isimle anılır ve köy meydanlarının ortasına dikilir.
Osmanlı döneminde ise ıhlamur hem sarayın hem de halkın sevgili bitkisiydi. Saray mutfağında şerbet olarak sunulan ıhlamur, halk arasında “doktor çıkana kadar” danışılan ilk çare olarak biliniyordu. Evliya Çelebi seyahatnamesinde, ıhlamur ağaçlarının gölgesindeki semt pazarlarından söz edilirken, İstanbul’un Beşiktaş semtindeki Ihlamur Kasrı, çevresindeki ağaçlardan adını almıştır.
AVRUPA’DA IHLAMUR KÜLTÜRÜ
Avrupa’nın pek çok ülkesinde ıhlamur, sadece içecek olarak değil, aynı zamanda bir topluluk geleneği olarak da benimsenmiştir. Fransa’da “tilleul” adıyla bilinirken, Provence’ın kırsal evlerinde neredeyse her evde bir demleme bulunur. Almanya’da “Lindenblütentee” olarak, sindirimi kolaylaştıran ve uykuya geçişi yumuşatan gece çayı olarak tercih edilirken, Avusturya’da çocukların yatmadan önce içtiği “annelik iksiri”ne dönüşmüştür.
Berlin’deki ünlü “Unter den Linden” caddesi, adını bu ağaçlardan alır. Bu ağaçların altından yürümek, sadece bedensel bir hareket değil, geçmişe özlemle yapılan bir yolculuk gibidir. Slovenya’da her yıl temmuz ayında gerçekleştirilen “Ihlamur Bayramı”nda, geleneksel müziklerin eşliğinde bu bitkinin kültürel değeri yeniden yaşatılır.
IHLAMURUN MUTFAKTA YERİ
Ihlamur çiçeği, narin fakat zengin bir aroma sunar: Hafif tatlı ve vanilyayı andıran çiçeksi alt tonlarıyla. Türk mutfağında geleneksel olarak bal ve limon eşliğinde demlenen bu çiçek, aynı zamanda reçellerde, panna cotta gibi sütlü tatlılarda, hafif şerbetli keklerde, dondurmalarda ve sorbelerde de kendine has lezzetini ortaya koyar. Taze ıhlamur kullanılarak hazırlanan buzlu çaylar, yaz akşamlarının yeni favorisi haline gelmeye adaydır.
Dünya mutfaklarında ıhlamur, daha çok tıbbi bir çay olarak bilinir. Ancak son yıllarda özellikle Kuzey Avrupa’da “fermente ıhlamur” veya “ıhlamur şurupları” ile yapılan gastronomik deneyler ilgi odağı olmuştur. Şefler, bu aromayı hafif beyaz etler, yeşil elma veya şampanya bazlı kokteyllerle birleştirerek sunuyor.
SANATTA VE EDEBİYATTA IHLAMUR
Ihlamur, yalnızca tıbbi özellikleriyle değil, aynı zamanda estetik anlamda da öne çıkar. Monet’nin kırsal resimlerinde, genellikle arka planda ıhlamur ağaçları yer alır. Schubert’in lied’lerinde ya da Mahler’in senfonilerinde ıhlamur, pastoral huzurun ve barışın simgesi konumundadır. Türk edebiyatında, Yahya Kemal’den Behçet Necatigil’e kadar pek çok şair, ıhlamurun getirdiği hafızayı, geçmişi ve sükuneti eserlerine yansıtmıştır. “Ihlamurlar Altında”, sadece bir dizi değil; aynı zamanda hayatın yavaşladığı, insanın kendine döndüğü derin bir metafordur.
SAĞLIĞA FAYDALARI
Ihlamur çiçeği, flavonoidler, uçucu yağlar ve antioksidanlar açısından oldukça zengindir. Özellikle soğuk algınlığı, boğaz ağrısı ve öksürük gibi durumlarda rahatlatıcı etkisi bilinir. Ayrıca sinir sistemini yatıştırır, hafif uyku problemlerini giderir, sindirimi kolaylaştırır ve kasları gevşetici özelliğe sahiptir. Terletici etkisiyle vücudu toksinlerden arındıran ıhlamur, yaz aylarında tüketilen soğuk içecekleriyle hem serinletici bir ferahlık sunar hem de sinirleri dinlendirir.
Bu narin çiçek, gölgesinde adaletin, aşıkların, şiirin, barışın, uykunun ve iyileşmenin barındığı bir dünya sunar. Tazeliğiyle yazın, kuruyarak kışın; ruhu dinlendirir, kalbi serinletir. Ve farkında olmadan, hayatın tam ortasında, bir ağacın esintisinde saklı zamanı bize hatırlatır.
Odatv.com