Blog

Viyana’da Osmanlı kahvesi I Kruvasanın hikayesi

Bazen tarih, mermilerle değil, o özgün kokularla kaleme alınır.

1683’ün sonbaharında Osmanlı ordusu Viyana önlerinden çekilirken, geride barut dumanı, hayal kırıklığı ve… 500 çuval özenle kavrulmuş kahve bırakılmıştı. Ancak o gün, o çuvalların içinde, bir imparatorluktan daha kalıcı bir mirasın, alışkanlıkların filizleneceğini kimse tahmin edemezdi.

O çuvallara bir adamın gözü ilişti.
Franz Georg Kolschitzky.
İstanbul’da yaşamış, Türkçeyi adeta ana dili gibi konuşan bir Polonyalıydı. Kahvenin özünü biliyordu; onun yalnızca bir içecek değil, aynı zamanda bir sohbetin, bir bakışın ve sessizliğin ifadesi olduğunu anlıyordu.

Ve kahvenin diliyle Viyana’ya seslendi.
Bir tutam krema, ince bir damla bal ekledi…
Tat yumuşadı.
Kalpler yumuşadı.
Böylece doğdu “Viyana kahvesi.”

Duvar kenarındaki 500 çuval kahvenin hikayesi - Resim : 2

Ama kahve, yalnız başına yolcu değildi.
Yanında bir yoldaşa ihtiyaç vardı.
Bir fırıncı dostundan, sadece kendi kahvehanesi için hilal şeklinde çörekler istendi. Hilal… Osmanlı’nın simgesi.
O güne kadar endişeyle bakılan bir işaret, şimdi damağa varan bir lezzete dönüşmüştü.

Bu çöreğe “kipferl” ismi verildi.
Yıllar sonra, Marie Antoinette bu tatla Paris’e adım attığında, adı değişti.
Artık herkes ona “croissant” diyordu.
Ama o, hâlâ hilalin zarafetini taşıyordu.
Ve Osmanlı’nın Viyana’ya miras bıraktığı en tatlı anıydı.

Duvar kenarındaki 500 çuval kahvenin hikayesi - Resim : 3

Bu, sadece bir kahve deneyimi değildi.
Bu, anlamın aktarımıydı.
Bir kültürün, diğer bir kültürle usulca fısıldaşmasıydı.
Kılıçların susup, fincanların konuştuğu o eşsiz anın yansımasıydı.

Cafe Central’in loş ışıkları altında bir yazar ilk kitabının satırlarını dökerken, Peter Altenberg cebinde kalem yerine kahve fişi taşırken ve Zweig geleceğe dair umutla bakarken…
O kahveler, aslında Osmanlı’nın sessiz mirasının devamıydı.

Duvar kenarındaki 500 çuval kahvenin hikayesi - Resim : 4

Belki bir gün savaş kazanılamayabilir, ancak bir fincan kahve önyargıları yıkabilir.
Ve bir hilal çörek, düşmanlıkları tatlı bir uzlaşmaya dönüştürebilir.

O kahve saatlerinde, bir fincanın içine dikkatle bakın.
Orada yalnızca telve değil, tarihin en naif zaferlarından biri saklıdır.

Ve kim bilir, belki bir sabah Viyana’da, kahvenizi yudumlarken, yanınızdaki çıtır çöreğe el uzatırken, geçmişle sessizce bir selamlaşma gerçekleştiriyorsunuzdur…

Odatv.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir