Blog

İklim değişikliğinin tarıma olan etkisi

Dünya, günümüzde daha önce hiç olmadığı kadar gıda üretse de, iklim krizi kaynaklı aşırı hava olayları bu resmi hızla değiştirmeye başladı. Bilim insanları; sellerden kuraklığa uzanan “iklim kaosu”nun tarım verimliliğini olumsuz etkilediğini, yüksek emisyon senaryolarında yüzyıl sonuna kadar bazı temel ürünlerde keskin düşüşlerin yaşanabileceğini belirtiyor. Artan nüfus ve azalan üretim, küresel gıda güvenliğini tarihin en hassas dönemine sürüklüyor.

Dünya, tarihin en büyük çelişkilerinden biriyle karşı karşıya. Tarım teknolojileri her zamankinden daha gelişmiş, üretim kapasitesi rekor seviyelerde; ancak milyonlarca insan hâlâ yeterli gıdaya erişemiyor. Uzmanlara göre bu çelişkinin arkasında, iklim krizinin getirdiği “öngörülemezlik” yatıyor. Seller, kuraklıklar ve alışılmadık yağış desenleri sadece tarlaları değil, küresel gıda zincirini de derinden sarsıyor.

Bilimsel öngörüler, yüksek emisyon senaryolarında yüzyıl sonuna kadar küresel tarım veriminin yüzde 25’e kadar düşebileceğini işaret ediyor. Buna ek olarak, bu süreçte dünya nüfusunun 2 milyar kişi kadar artması bekleniyor. Yani, daha az ürünle daha çok insan beslenecek.

VERİM ARTIŞI MASKESİ ALTINDAKİ KIRILMA
Son 80 yılda tarımsal verimlilikte büyük artışlar yaşandı. Mekanizasyon, gübre kullanımı, sulama teknikleri ve genetik ıslah, bu artışın başlıca nedenleri oldu. Ancak uzmanlar, bu yükselişin artık düz bir çizgiye oturduğunu belirtiyor. İklim değişikliğiyle birlikte verim artış hızları yavaşlıyor hatta bazı bölgelerde gerilemeye başlamış durumda.

Ön görülen modeller, özellikle mısır, buğday, pirinç ve soya gibi temel ürünlerde iklim değişikliğinin doğrudan verim kaybına neden olacağını gösteriyor. Dünyanın en çok üretilen ürünü olan mısır, düşük ısınma senaryosunda bile yüzyıl sonuna doğru yüzde 6, aşırı ısınma senaryosunda ise yüzde 24’e varan kayıplarla karşılaşacak.

İklim değişikliği tarımı sınırına getirdi - Resim : 2

İklim değişikliği tarımı sınırına getirdi - Resim : 3

İklim değişikliği tarımı sınırına getirdi - Resim : 4

İklim değişikliği tarımı sınırına getirdi - Resim : 5

AŞIRI HAVA OLAYLARI
Son iki yılda gözlemlenen aşırı hava olayları, bu risklerin artık geleceğe mahsus olmadığını ortaya koydu.
Doğu Çin’de 2023 yazında rekor nitelikteki yağışlar ve seller, on binlerce hektar tarım arazisini tahrip etti.

İngiltere ve Fransa, 2024 kışında aşırı yağışlar yüzünden son yıllarda yaşanan en kötü hasat deneyimlerinden birini yaşadı; bazı bölgelerde şarap üretimi yüzde 75 oranında azaldı.

Güney Afrika’da yaşanan kuraklık, Zimbabve’de mısır üretiminin yarısını ortadan kaldırırken, Zambiya’da 1 milyon hektardan fazla ekili alan kaybedildi.

Amerika, 2024 sonbaharında tarihin en kurak dönemlerinden birini yaşadı; tarımsal kayıplar 20 milyar doları aştı.

Amazon Havzası, rekor kuraklık yüzünden yalnızca hasat değil, ihracat ve nehir taşımacılığı anlamında da felç oldu.

Güneydoğu Asya’da yaşanan seller, milyonlarca ton pirinç kaybına neden oldu.

Bu durum, gıda üretiminin yalnızca yerel değil, aynı zamanda küresel bir sistem olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Bir bölgede yaşanan iklim felaketi, fiyatlar ve tedarik zincirleri aracılığıyla dünyayı etkiliyor.

EŞİTSİZLİK DERİNLEŞİYOR, AÇLIK VE FİYAT KISKACI
Uzmanlara göre, iklim krizi gıda krizini herkes için aynı şekilde yaratmıyor. Zengin ülkelerde bu genellikle fiyat artışı ve enflasyon olarak hissedilirken, yoksul ülkelerde doğrudan açlık, yetersiz beslenme ve siyasi istikrarsızlık gibi riskleri beraberinde getiriyor.

2030 yılına kadar 600 milyondan fazla insanın ciddi gıda güvensizliğiyle karşı karşıya kalacağı öngörülüyor. FAO yetkilileri, küresel ortalamaların bu resmi gizlediğini vurgulayarak asıl sorunun, iklimin giderek tahmin edilemez hale gelmesinden kaynaklandığını belirtiyor.

TÜRKİYE BU TABLONUN NERESİNDE?
Türkiye, iklim krizi ve gıda eşitsizliği denkleminde kırılgan ülkeler arasında yer alıyor. Akdeniz Havzası, iklim değişikliğinden en hızlı etkilenen bölgelerden biri konumunda. Artan kuraklık, düzensiz yağışlar ve sıcak hava dalgaları, tarımsal üretimi doğrudan etkiliyor.

Bu durum üç ana başlık altında toplanıyor:

Kuraklık ve verim kaybı
İç Anadolu, Güneydoğu ve Ege bölgelerinde yağış düzenindeki bozulmalar, özellikle hububat ve bakliyat üretiminde dalgalanmalara yol açıyor.

Fiyat artışları
Küresel arz şokları ve iç üretimde yaşanan belirsizlik, gıda enflasyonunun kalıcı hale gelmesine neden oluyor. İklim kaynaklı her kriz, Türkiye’de raf fiyatlarına yansıyor.

İthalata bağımlılık
Üretimdeki düşüşler, özellikle tahıl ve yem ürünlerinde ithalat ihtimalini artırıyor. Ancak, iklim krizinin küresel bir sorun olması nedeniyle, ithalata dayalı çözümler artık yeterli olmuyor.

ÇÖZÜM NEREDE?
Uzmanlar, tek başına üretimi artırmanın çözüm olmadığını ifade ediyor. Öne çıkan bazı başlıklar şunlar:

Emisyonların azaltılması: Yüksek ısınma senaryosundan orta düzeye geçiş, küresel verim kaybını yarı yarıya azaltabiliyor.

Gıda israfının önlenmesi: Üretilen gıdaların her üçte birinin israf edildiği belirtiliyor.

Dayanıklı tarım sistemleri: Rejeneratif tarım, su verimliliği ve iklime uygun ürün düzenlemeleri bu sistemin temelini oluşturuyor.

Çiftçi gelirlerinin korunması: Aksi takdirde, üreticiler sistemden çekilerek tarımdan uzaklaşabiliyor.

İklim krizi artık yalnızca çevresel bir sorun olarak kalmayıp, aynı zamanda kimin ne yiyeceğini, kimin aç kalacağını belirleyen politik ve ekonomik bir mesele hâline geldi. Sofradaki eşitsizlik, tarladan başlıyor; çözüm ise sistemin yeniden yapılandırılmasında yatıyor.

Odatv.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir