
Döner savaşı; Anadolu mirası AB kapılarından dönüyor mu
Başvuru, AB ülkelerinde mevcut haliyle satılan “döner kebap”ın yasaklanmasını ve yerine “dönen şiş” gibi alternatif isimlerin kullanılmasını öngörüyordu. Ancak süreç, diplomatik bir mayın tarlasına dönüştü; Almanya, Avusturya, Belçika ve Hollanda gibi ülkeler itirazlarını belirtti. Alman dönerciler, “Bizim dönerimiz yüzde 95 farklı; Türk tarifinin halk tarafından beğenilmediğini” savundu.
AB Komisyonu, 2025’in başlarında gelen itirazları değerlendirdikten sonra geçen hafta kararını kesin olarak verdi: Red!
Bild gazetesi olayı “Türk usulü dönerin reddi” olarak nitelendirirken, sonuç olarak AB ülkelerinde döner, geleneksel olmayan usullerle “döner kebap” adı altında satışa devam edecek. Böylece tescil meselesi fiilen Alman endüstrisinin elinde kaldı.
Kültürel miras mı, yoksa ekonomik rekabet mi? Görünüşte bu karar sadece teknik bir uyuşmazlık gibi gözükse de, AB “geleneksel ürün” statüsünü sadece kanıtlanmış tarihî kökene sahip ürünlere tanırken Türkiye’nin iddialarını yetersiz buldu. Bizde önüne gelenlere coğrafi işaretle duyurulur!
Öte yandan, derinlerde bir “göçmen mirası” ile “yerel ekonomi” arasındaki çatışma yatıyor. Almanya’daki dönercilerin çoğu Türk kökenli; bu sektör, ironik biçimde Türk göçmenler tarafından kurulan bir imparatorluğu andırıyor. Buna rağmen, Alman hükümeti ve üreticiler endüstriyel ölçekte (fabrika üretimi, dondurulmuş et) döneri kontrol altına alarak pazarlarını korumaya çalışıyor. CSU Partisi’nde Bavyera Başbakanı Markus Söder’in “Söner” (Söder + Döner) markasını tescil ettirmesi ise tam anlamıyla bir trol hamlesi; döneri Almanlaştırıp siyasi bir şov haline getiriyorlar.
Kabul edelim.
Türkiye açısından bu, bir yenilgi. Döner, 2023’te 2 milyar dolar ihracat yapan bir ürünken; yapılacak tescil haksız rekabeti engelleyip markayı güçlendirecekti. Şimdi, “Türk döneri”nin Avrupa’da sulandırılması kültürel bir erozyona yol açabilir.
Öte yandan, Almanlar için bu bir zafer… 18.500 dönerci rahat bir nefes alırken, sektörün büyümesi bekleniyor.
Fakat bu, dönerin “Türk damgası”nı sileceği anlamına gelir mi? Hayır – döner hâlâ Türk göçmenlerin eseri. AB’nin bu yaklaşımı, kültürel çeşitliliği teşvik etmek yerine ekonomik güçlüyü ödüllendiriyor. Unutmayalım: Yunan tzatziki veya Lübnan humus gibi ürünler de benzer mücadelelere sahne oldu. Acaba döner, bir sonraki “gıda diplomasisi” kurbanı mı olacak?
UDOFED, karara itiraz etmek için temyize gitmeyi planlıyor ancak AB bürokrasisi yavaş işliyor. Türkiye ise alternatif yollar arayabilir; örneğin, Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) başvurmak veya “Türk Döneri”ni ulusal arenada markalaştırmak gibi. Almanlar da “Söner” gibi varyasyonlarla döneri yerelleştirme yönünde adımlarını sürdürmeye devam edecek. Belki de asıl kazanan tüketici olacak; çünkü döner, ucuz ve lezzetli kalmaya devam edecek.
Küreselleşme ortamında kültürel miraslar, ekonomik çıkarlar uğruna sıklıkla geri plana itilebiliyor.
DÖNERİN KÜRESEL AİLE ALBÜMÜ
Bu yemek, Osmanlı mutfağından süzülen bir miras niteliğinde; 20. yüzyılın ikinci yarısında Berlin sokaklarına Türk göçmenler tarafından getirildikten sonra küresel bir fenomen haline geldi. Ancak birçok ülke, bu yemeği kendine özgü yorumuyla “benim” diye sahiplenmeye çalıştı. Gelin, bu aile ağacını birlikte inceleyelim ve neden orijinalin sahipliği sarsılmıyor, ona bakalım.
İsimler değişir, lezzet evrilir… Döner yalnızca bir yemek değil; aynı zamanda bir göç hikayesidir. “Dönen şiş” fikri, Orta Doğu’dan Balkanlar’a yayılıp her kültürde kendine has bir varyasyona ilham vermiştir.