
Soya sosu zararlı mı I Soya sosu ve ormansızlaşma ilişkisi I Slow Food’un soya bitkisine bakışı
Türk mutfağı, yüzyıllar boyunca şekillenen zengin bir tat paletine sahip olup, çoğunlukla yerel ve mevsimsel ürünlerin kullanıldığı bir kültür geliştirmiştir. Eskiden sofralarda soya pek yer bulmazdı; temel protein kaynakları olarak fasulye, nohut, mercimek ve bulgur gibi baklagiller öne çıkardı. Bu baklagiller, hem besin değeri yüksek hem de ekonomik olmaları sebebiyle halkın günlük beslenmesinde önemli rol oynardı. Soya ise, genellikle uzak ve farklı bir tat olarak algılanır, Türk mutfağının köklü gelenekleri arasında kendine pek bir yer edinememişti. Çoğu kişi soya malzemesini Asya’ya özgü olarak bilmekte ve günlük yemek menülerinde sınırlı olarak kullanmaktadır.
Soya tutkunları ve Uzakdoğu mutfağına gönül veren dostlarım, lütfen yanlış anlamayın; fakat mutfağımda soya kullanımına birkaç önemli sebepten ötürü mesafeliyim.
Öncelikle, Türk mutfağımızın sunduğu zengin ve çeşitli lezzetleri göz önünde bulundurduğumuzda, soya gibi bir ürüne ihtiyaç duyduğumuza inanmıyorum. Yüzyıllardır süregelen geleneklerimiz, yerel tatlarımız ve doğal ürünlerimiz sayesinde eşsiz bir mutfak mirasına sahibiz.
İkinci bir husus da, soyanın en çok Uzakdoğu’da tüketilmesine rağmen, üretiminin büyük oranda Brezilya gibi ülkelerle sınırlı kalmasının, ciddi çevresel sıkıntılara neden olmasıdır. Amazon ormanlarının, soya tarlaları uğruna tahrip edilmesi, biyoçeşitliliğin azalmasına ve ekosistemde bozulmalara yol açmaktadır.
Ayrıca, Slow Food gibi saygın kuruluşların, genetiği değiştirilmiş organizmalara (GDO) sahip soya ürünleri konusunda uyarıda bulunması da cabası. Tüm bu nedenlerle, soyanın mutfağımda kendine yer bulmasını pek sıcak karşılamıyor; “benden uzakta dursun” diyorum!
Ancak günümüzde, özellikle büyük şehirlerde ve metropollerde, soya ürünleri sofralara daha fazla girmeye başladı. Soya sosu, soya sütü, tofu, soya kıyması ve soya bazlı atıştırmalıklar, modern Türkiye restoranlarında kendilerine sağlam yer ediniyor. Bu değişimde, küresel yemek kültürünün etkisi kadar, vegan ve vejetaryen beslenme trendlerinin yükselişi de söz konusu. Sağlıklı beslenmeye yönelik eğilimler, özellikle genç nesiller arasında popüler hale gelmekte ve soya ürünleri düşük kalorili, yüksek proteinli ve sürdürülebilir bir seçenek olarak ön plana çıkmaktadır. Ayrıca, et tüketimini azaltma çabasındaki çevreci bireyler için soya önemli bir alternatif haline gelmiştir. Ama Brezilya’da yaşananları bilenlerimiz ne demeli!
Bu dönüşüm, market raflarında ve restoran menülerinde de kendini göstermeye başladı. Büyük şehirlerdeki süpermarketlerde artık çok çeşitli soya bazlı ürünler bulunurken, kafe ve restoranlarda tofudan hazırlanan salatalar, soya sütüyle yapılan kahveler veya vegan burgerler gibi seçenekler sıklıkla sunulmaktadır.
Geleneksel Türk mutfağının sadeliğine ve yerel lezzetlerine bağlı kalanlar, soyanın bu hızla artan kullanımını bir yozlaşma olarak değerlendirebiliyor. Onlara göre, mercimek çorbası, nohut yemeği veya bulgur pilavı gibi klasik tatlar, hem kültürel hem de besinsel açıdan eşsizdir. Diğer yandan, soya ürünlerinin sunduğu çeşitlilik ve sağlık avantajları, modern yaşam tarzına uyum sağlamayı tercih edenler için cazip bir alternatif oluşturuyor.
Ama, fakat, lakin…
Bu durum, Türk mutfağının dinamik yapısını bir kez daha gözler önüne seriyor. Geleneksel tatları korurken, küresel etkilerle zenginleşen bir mutfak kültürü, farklı damak zevkleri ve yaşam tarzlarına hitap etmeye devam ediyor.